Araştırmacı gazeteci Uğur Mumcu’nun bombalı suikastla katledilmesinin üzerinden 32 yıl geçti. Mumcu bugün öldürüldüğü Ankara’da düzenlenen törenle anıldı. Aradan geçen yıllara karşın Uğur Mumcu suikastına ilişkin birçok soru işareti yanıt bekliyor. Mumcu, katledilmesinden kısa bir süre önce kaleme aldığı “Dipsiz Kuyu” başlıklı yazısında, "Orta Doğu, emperyalizmin kol gezdiği, terör örgütleri ile çeşitli istihbarat örgütlerinin kanlı ve kirli oyunlar oynadığı karanlık dipsiz bir kuyudur. Bu karanlık ve dipsiz kuyuda cinayetler birbirini izler. Kim, kimi, neden öldürüyor? Bu soruların yanıtlarını anında bulmanın olanağı yoktur. Olaylar yıllar sonra aydınlanır. O da bir kısmı!” ifadelerini kullanmıştı.
Araştırmacı gazeteciliğin Türkiye’deki sembol isimlerinden Uğur Mumcu, 32 yıl önce bugün düzenlenen bombalı saldırıyla öldürüldü.
Mumcu, 24 Ocak 1993 günü arabasına yerleştirilen bombanın patlaması sonucu yaşamını yitirdi. Suikastı, İBDA-C ve Hizbullah gibi terör örgütleri üstlense de aradan geçen 32 yıla rağmen cinayetin üzerindeki sis perdesi hala aralanamadı.
Suikasta ilişkin ilk yargılamalar, Mumcu’nun katledilmesinden 7 yıl sonra başladı. Mumcu suikastı ile Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, Prof. Dr. Muammer Aksoy ve Doç. Dr. Bahriye Üçok cinayetlerini de kapsayan davanın adı “Umut” oldu. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dava, cinayetlerin ardındaki sırrı tam olarak ortadan kaldıramadı.
İlk dereceli mahkemenin kararının Yargıtay tarafından bozulmasının ardından yeniden görülen davada, üç sanık yasa dışı Tevhid-Selam ve Kudüs Ordusu örgütünü kurmak ve yönetmek suçundan, 5 sanık ise aynı örgüte üyelikten çeşitli sürelerde hapis cezalarına mahkum edildi. Bu kapsamda sanıklardan Mehmet Ali Tekin, Hasan Kılıç ve Ekrem Baytap, silahlı suç örgütü kurma ve yönetme eylemlerinden 12 yıl 6’şar ay hapisle cezalandırıldı.
Sanıklar Abdulhamit Çelik, Fatih Aydın, Yusuf Karakuş, Mehmet Şahin ve Recep Aydın’a ise silahlı suç örgütü üyesi olmaktan 6 yıl 3’er ay hapis cezası verildi. Anayasa Mahkemesi, gözaltında tutuldukları tarihlerdeki mevzuatın, gözaltı süresinde avukata erişim imkanı tanımadığı gerekçesiyle, sanıklar Recep Aydın, Mehmet Ali Tekin, Hasan Kılıç, Mehmet Şahin ve Yusuf Karakuş'un yeniden yargılanmasına karar verdi.
Uğur Mumcu, yazar Musa Anter’in öldürülmesinden sonra 27 Eylül 1992’de Cumhuriyet’teki köşesinde kaleme aldığı “Dipsiz Kuyu” başlıklı yazısında, şu ifadelere yer vermişti: “Orta Doğu, emperyalizmin kol gezdiği, terör örgütleri ile çeşitli istihbarat örgütlerinin kanlı ve kirli oyunlar oynadığı karanlık dipsiz bir kuyudur. Bu karanlık ve dipsiz kuyuda cinayetler birbirini izler. Halk deyişi ile Orta Doğu'da ‘kimin eli kimin cebindedir’ bilinmez. Kim, kimi, neden öldürüyor? Bu soruların yanıtlarını anında bulmanın olanağı yoktur. Olaylar yıllar sonra aydınlanır. O da bir kısmı!”
Uğur Mumcu bugün öldürüldüğü noktada düzenlenecek törenlerle anılacak.
Mumcu için bugün Ankara’da anma töreni düzenlendi. Uğur Mumcu’nun adının verildiği sokaktaki evinin önünde düzenlenen törene CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ile CHP'li belediye başkanları ile çok sayıda vatandaş katıldı.
Özel, tören öncesi Uğur Mumcu’nun evini ziyaret ederek, eşi Güldal, kızı Özge ve oğlu Özgür Mumcu ile bir süre görüştü. Ardından, Özel ve beraberindeki heyet, önce evin önündeki parkta bulunan Faili Meçhuller Anıtı'na sonra da Uğur Mumcu'nun hayatını kaybettiği alana karanfil ve yaktıkları mumları bıraktı.
Anmaya katılanlar, Uğur Mumcu'nun hayatını kaybettiği yerde saygı duruşunda bulundu. Törene katılan vatandaşlar da anıta karanfil bırakarak mum yaktı ve türküler söyledi.
Sonrasında basın mensuplarına açıklamada bulunan CHP Genel Başkanı Özel, “Bir hukukçu ve bir gazeteci olarak o gün ne yazdıysa bugün hepsinin doğru olduğu, haklı olduğu ve o gün alınmayan tedbirlerin bugün yaşananları birer birer bize yaşattığını hepimiz okuyoruz, görüyoruz, bizzat yaşıyoruz.” dedi. Ardından Mehmet Ağar'ın Uğur Mumcu davasında tanık olarak dinlenmesi kararını değerlendiren Özel, şunları söyledi: “Bugün tarihi bir fırsat elde var. Ailenin de beklentisi bu yönde. Mahkeme nihayet başvuru üzerine Sayın Ağar'ın dinlenmesine karar verdi. Sayın Ağar'ın gelip bildiği her şeyi anlatması tarihi bir sorumluluğudur. Bu çağrıya biz de katılıyoruz. Söylediği söz çok anlamlı, çok gizemli ve bir o kadar aydınlatılmaya muhtaçtır. Ümit ediyorum o tuğlanın çekildiği, derin devletin altında kaldığı, bir daha da bu ülkede demokrasi dışında hiçbir gücün egemen olamadığı bir Türkiye'yi gelecekte hep birlikte inşa edebiliriz.”