Yeni anayasa çağrısı yapan ve 82 Anayasası'nın miadının artık dolduğunu belirten Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan "Yeni anayasa ile ilgili olarak biz kendi hazırlıklarımızı çok titiz bir şekilde yapıyoruz. Yeni anayasa kutuplaştırıcı değil birleştirici olmalı." dedi. İsrail'in Gazze ve Lübnan'a yönelik saldırılarına da tepki gösteren Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail'in ne yaparsa yapsın er ya da geç durdurulacağını vurgulayarak "Kendini dev aynasında gören Hitler nasıl durdurulduysa Netanyahu da aynı şekilde durdurulacak." diye konuştu. Erdoğan, İsrail yönetiminin Filistin ve Lübnan'dan sonra gözünü dikeceği yerin Türkiye toprakları olacağını söyledi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) 28. Dönem 3. Yasama Yılı başladı. Yeni yasama yılının ilk TBMM Genel Kurulu Toplantısı'na Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da katıldı.
Erdoğan, Meclis'e gelişinde TBMM Başkanvekili Celal Adan tarafından resmi törenle karşılandı. TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Cumhurbaşkanlığı Onur Kıtası'nı selamlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı Şeref Kapısı önünde karşıladı. Genel Kurul salonuna giren Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı AK Parti, CHP, MHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi grubu milletvekilleri ayağa kalkarak karşıladı. Genel Kurul'da İstiklal Marşı'nın okunmasının ardından Erdoğan konuşmasını yapmak üzere kürsüye çıktı. TBMM'nin, gayretli, özverili bir çalışma dönemi geçireceğini, milletin ihtiyacı olan kanunları çıkaracağını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni yasama yılının, uyum, uzlaşma, karşılıklı anlayış ve hoşgörü içinde hayırlı, bereketi, verimli bir yıl olmasını temenni etti.
Meclis'in, 104 yıllık tarihi boyunca, şartların en çetin olduğu dönemlerde bile bir çözüm yolu, bir çıkış yolu bulmayı başardığına işaret eden Erdoğan, TBMM'nin, tüm zorluklara rağmen "Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir" şiarına hakkıyla sahip çıktığını kaydetti.
YENİ ANAYASA MESAJI
Erdoğan, "Yine bu Meclis, milletimizin ufkunu genişletecek, barışı ve demokrasiyi güçlendirecek, ekonomik büyüme ve refaha, en önemlisi de özgürlüklere daha fazla alan açacak, Cumhuriyet tarihimizin en kuşatıcı anayasasını yapma tecrübesine, bilgisine ve kudretine ziyadesiyle haizdir. 12 Eylül askeri darbesi sonrasında, silahların gölgesinde milli iradeye dayatılan mevcut anayasa, Meclisimiz ve milletimize biçilmiş dar bir gömlektir." diye konuştu.
"82 ANAYASASI'NIN MİADI ARTIK DOLMUŞTUR"
1982'den itibaren yapılan 20'den fazla değişikliğin, milletin mevcut anayasadan memnuniyetsizliğini açıkça gösterdiğine dikkat çeken Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bir nevi 'yamalı bohçaya' dönen 82 Anayasası'nın miadı artık dolmuştur. Türkiye'nin, 21. yüzyılda, büyük hedef ve iddialarını gerçekleştirmesi, ancak yeni, uzlaşmacı, özgürlükçü, katılımcı, sivil bir anayasa ile mümkündür. Demokrasimizin yeni anayasa ihtiyacının günden güne kendini daha fazla belli ettiğini görüyoruz. Burada şu hususu da açık yüreklilikle ifade etmek arzusundayım; AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak yeni anayasayla ilgili olarak elbette biz kendi hazırlıklarımızı, hem de çok titiz bir şekilde yapıyoruz. Ama bu demek değildir ki diğer tüm fikirlere kapımızı kapatıyoruz.
"YENİ ANAYASANIN HAZIRLIK SÜRECİNDE HER TÜRLÜ FİKRE SAYGI DUYARIZ"
Yeni anayasanın hazırlık sürecinde her türlü fikre saygı duyarız, her düşünceyi ilgiyle dinleriz, her yapıcı teklifi hayırhahlıkla değerlendiririz. Yeni anayasanın kutuplaştırıcı değil uzlaştırıcı, ayrıştırıcı değil birleştirici, yasakçı değil özgürlükçü olması, farklılıklarda değil ortak noktalarda buluşturması temel ve sarsılmaz ilkemizdir."
Milleti ve devleti birbirinden ayrı düşünmenin mümkün olmadığının altını çizen Erdoğan, "Millet varsa devlet vardır, devlet varsa millet varlığını idame ettirir." sözlerini sarf etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, devletin milletin üzerinde olmadığını, milletin de devletsiz ayakta ve hayatta kalamayacağını belirtti.
"Ne devletimizin zayıflatılmasına ne milletimizin bu yolla ayrıştırılmasına eyvallah etmeyeceğimiz bilinmelidir" ifadesini kullanan Erdoğan, milletin refah ve huzurunun, daha fazla hürriyetin, devleti daha da güçlendireceğini söyledi.
Yeni anayasanın, devleti ve milleti ayrı yerlere koyan değil, devlet ile milleti buluşturan, kucaklaştıran, kaynaştıran niteliklere haiz olması gerektiğini dile getiren Erdoğan, şu görüşleri paylaştı:
"Şuna tüm kalbimle inanıyorum; milletin muazzez iradesini temsil eden insanlar olarak insanımızın hiçbir ferdini dışlamadan, hiçbir ferdin özgürlüğünü kısıtlamadan, azami müştereklerde buluşturan bir anayasayı yazabilir, yapabilir, Allah'ın izniyle bu yüce Meclis eliyle hayata geçirebiliriz. Yeni yasama yılında, milletimizin ve Meclisimizin, yeni bir anayasa inşası için daha fazla gayret göstereceğine inancımız tamdır. Biz, bugüne kadar her fırsatta dile getirdiğim gibi yeni anayasa sürecinde yapıcı davranmaya devam edeceğiz. Bugün bir kez daha tüm partileri ve milletvekillerini, toplumumuzun tüm kesimlerini, Türk demokrasisini yeni ve sivil bir anayasa ile taçlandırma mücadelemize omuz vermeye davet ediyorum."
Bir devleti var eden ve ayakta tutanın adalet olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Milleti huzur, refah ve güvenlik içinde tutan adalettir. Devleti her türlü tehditten koruyacak olan adalettir. Ekonomiyi büyütecek, eşit dağılımı sağlayacak, çalışanı, çalıştıranı, üreticiyi, tüccarı, sanayiciyi mutlu edecek olan yine adalettir. Suçlu ile masum birbirinden ayırt edilmezse suçlu elini kolunu sallayıp gezerken, masum cezalandırılırsa adalet sarsılır, adalet sarsılırsa devlet sarsılır, devlet sarsılırsa milletin bekası tehlikeye girer." ifadelerini kullandı.
Emniyet güçlerinin de silahlı kuvvetlerin de kanunların kendilerine çizdiği sınırlar dahilinde, hukuk ve demokrasi çerçevesinde vazifelerini ifa etmeyi sürdüreceklerini dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:
"Düzen, yani hukuk, yani adalet, devletimizin ve milletimizin temel dayanağıdır, temel direğidir. Askerimizin ve kolluk birimlerimizin güven içinde kalması için devletimiz her türlü fedakarlıkta bulunmaktadır, imkanlar ölçüsünde daha fazlasını da yapacaktır. Kanun ve düzen dışına çıkanlar ise adaletin tesisi, devletimizin bekası adına, hiç tereddüt edilmeksizin yargı karşısına çıkacaklardır."
"HİÇ KİMSE YARGI CAMİAMIZI YIPRATMAYA KALKIŞMAMALIDIR"
Yargı mensuplarının da görevini kanunlar ve hukuk çerçevesinde yerine getirdiğini hatırlatmak istediğini belirten Erdoğan, "Mevcut kanunları uyguladıkları ya da kanunların sınırları içinde kaldıkları için hiç kimse yargı camiamızı yıpratmaya, gündeme gelmek uğruna mahkemelerimizi baskı altına almaya kalkışmamalıdır. Yargı mensuplarımız ile Türk milleti adına karar veren mahkemelerimizin tehdit edilmesine hiçbirimiz müsaade etmemeliyiz." diye konuştu.
"ADALET VE GÜVENLİK HİZMETLERİMİZİN STANDARDINI DAHA DA YÜKSELTECEĞİZ"
Polisin, jandarmanın, savcı ve hakimlerin, suçu önleme, suçu cezalandırma, karar ve infaz konusunda sıkıntıları varsa şüphesiz bunun evvelemirde kanunların konuşulmasını gerektirdiğini söyleyen Erdoğan, kanun koyucunun ise millet adına Türkiye Büyük Millet Meclisi olduğunu ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Meclisimiz, yeni yasama yılında, suçun önlenmesine, infaz ve ıslah konusuna daha fazla eğilmeli, milletimizin giderek yükselen taleplerine daha çok kulak vermelidir. Bakanlıklarımız ve kurumlarımızla Meclisimizin bu hususta daha hassas bir yaklaşım içinde olacağına yürekten inanıyorum. Yürütme ve yasama organları olarak inşallah el birliği içinde çalışarak adalet ve güvenlik hizmetlerimizin standardını daha da yükselteceğiz." ifadelerini kullandı.
"İSTİKRAR VE REFORM PROGRAMIMIZ MEYVELERİNİ VERİYOR"
6 Şubat depremlerine ve bölgedeki sıcak çatışmalara rağmen ekonomide belirlenen hedeflere kararlılıkla ilerlediklerini kaydeden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"14-28 Mayıs seçimleri sonrasında uygulamaya başladığımız istikrar ve reform programımız meyvelerini veriyor. Ekonomi programımızda, Meclisimizin de desteği ile son bir yılda önemli mesafe katettik. Geçen yıl gündemimizin üst sıralarında yer alan birçok meseleyi geride bıraktık ve bırakıyoruz. Burada fikir vermesi açısından bazı rakamları sizlerle kısaca paylaşmak istiyorum. Merkez Bankamızın geçen sene mayısta 98,5 milyar dolar olan brüt rezervleri, bugün 156 milyar doları aşarak Cumhuriyet tarihinin en yüksek seviyesine ulaştı.
"CARİ AÇIĞI SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR DÜZEYE ÇEKTİK"
Bugün şunu gönül rahatlığıyla söyleyebiliyoruz: Hamdolsun Türkiye'nin artık rezerv meselesi yoktur. Bir diğer kronik sorunumuz olan cari açığı sürdürülebilir bir düzeye çektik. Geçen yıl 57 milyar dolar olan cari açık, gayretlerimiz neticesinde, temmuzda 20 milyar doların altına indi. 2023'te ihracatımız 256 milyar dolarla rekor kırdı. İhracattaki güçlü performansımız 2024'te de devam ediyor. Yıllık ihracat ağustosta 262 milyar dolarla tarihimizin zirvesine çıktı. Turizmde, 2023 yılını rekor ziyaretçi sayısı ve geliriyle kapattık. Bu sene 60 milyon turist sayısı, 60 milyar dolar turizm geliri hedefliyoruz, inşallah bu hedefimizi de tutturacağız. Son bir yılda 1 milyon 105 bin ilave istihdam imkanı oluşturduk.
"MİLLİ GELİRİMİZ 1 TRİLYON 119 MİLYAR DOLARA ULAŞTI"
Milli gelirimiz 1 trilyon dolar sınırını geçerek, 1 trilyon 119 milyar dolara ulaştı. Böylece, milli gelirde çok kritik bir psikolojik eşiği aşmayı başardık. 2024 yılında kredi notu üç büyük kuruluş tarafından artırılan tek ülke Türkiye oldu."
Erdoğan, ekonominin temel göstergelerindeki iyileşmeye bağlı olarak Türkiye'nin risk priminin düştüğünü, bankacılık ve reel sektörün dış borç çevirme oranlarının yükseldiğini belirtti.
"ENFLASYONDAKİ DÜŞÜŞ DEVAM EDECEK"
Son üç ayda yıllık enflasyonun 23,5 puan gerilediğini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Gıda enflasyonu da dört yıl sonra ilk kez aylık bazda negatife döndü. Önümüzdeki aylarda enflasyondaki düşüş devam edecek ve milletimiz bu düşüşü çarşıda, pazarda, alışveriş sepetinde, mutfağında daha fazla hissedecek. Her zaman söylüyorum, bizim bir tane gündemimiz var o da vatandaşımızın refahını ve alım gücünü kalıcı biçimde artırmaktır. Ne yapıyorsak, sadece bunun için yapıyoruz. Hangi özveride bulunuyorsak, bunun için bulunuyoruz. Yakın çevremiz istikrara kavuştukça, inşallah biz de rahatlayacak, çok daha iyi yerlere geleceğiz. Covid-19 salgınıyla başlayan, bölgemizdeki savaşlarla devam eden asrın felaketinin de etkisiyle sarsılan makro dengeleri hızla iyileştiriyoruz. Türkiye'yi yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla kaliteli büyütme stratejimizi uygulamaya devam edeceğiz."
Erdoğan, ekonomi programına katkı sunacak her türlü öneriye açık olduklarını, ancak uyguladıkları programa olan inancı zayıflatmaya dönük söylemleri tasvip etmediklerini, eleştiri ile ekonomik tetikçiliğin ayrı şeyler olduğunu aktardı.
"TÜRKİYE'YE KAYBETTİREREK SİYASET YAPILMAZ"
Türkiye'ye kaybettirerek siyaset yapılamayacağını ve millete faydalı olunamayacağını belirten Erdoğan, "Türkiye'nin ve 85 milyon vatandaşımızın menfaati söz konusu olduğunda siyasi rekabeti bir tarafa bırakmamız gerekiyor. Meclisimizden ve siz saygıdeğer milletvekillerimizden bu konuda azami hassasiyet bekliyor, desteğiniz için şimdiden her birinize teşekkür ediyorum. Deprem bölgemizin süratle ayağa kaldırılmasının, gündemimizin ilk sırasında olmayı sürdüreceğini burada tekraren ifade etmek istiyorum. Şartlar ne olursa olsun, 6 Şubat gecesi yuvası yıkılan, düzeni bozulan, yakınlarını kaybeden depremzede kardeşlerimizin yanında olacak, yaralarını saracak, inşallah güvenli yuvalarını peyderpey teslim edeceğiz." değerlendirmesinde bulundu.
"İSRAİL BÖLGE ÜLKELERİNİ KENDİ ATEŞİNE ÇEKMEK İÇİN HER TÜRLÜ PROVOKASYONU DENİYOR"
28. Dönem 3. Yasama Yılı'na bölgedeki sıcak gelişmelerle girdiklerine işaret eden Erdoğan, İsrail'in Filistin ve Lübnan'a yönelik saldırılarına dikkat çekti.
Erdoğan, İsrail'in Filistin'de, Gazze'de yaklaşık bir yıldır yürüttüğü terör ve soykırımın, bugünlerde Lübnan'a uzandığını, işgal güçlerinin dün itibarıyla Lübnan topraklarına karadan girdiğini duyurduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İsrail, bir yandan Gazze'de soykırım bir yandan Lübnan'a terör saldırıları yaparken aynı anda bölge ülkelerini de kendi ateşine çekmek için her yola başvuruyor, her türlü provokasyonu deniyor. Burada iki hususun altını çizmek mecburiyetindeyim; ne yazık ki bütün bölgeyi ateşe atmayı amaçlayan, Gazze'de 17 bini çocuk olmak üzere 42 bin insanı katleden, şimdi de Lübnan'da katliama başlayan İsrail, dünyadan gerekli ve yeterli tepkiyi almamaktadır.
"HİTLER NASIL DURDURULDUYSA NETANYAHU DA AYNI ŞEKİLDE DURDURULACAK"
Bunu geçen hafta İsrail saldırganlığının önüne geçmesi gereken Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda da açık ve net şekilde ifade ettim. İsrail devleti, Netanyahu isimli bir Hitler özentisinin idaresinde, sadece son 51 haftada insanlığa karşı tüm suçları pervasızca işlemiştir. Soykırım, katliam, ırkçılık, ayrımcılık, taciz, tecavüz, işkence, etnik temizlik, gazeteci öldürme, ifade özgürlüğünü yok etme, ibadethaneleri, hastaneleri, okulları bombalama dahil insanlığa karşı işlenebilecek ne kadar suç varsa tamamı defalarca işlenmiştir. Gözünü kin ve nefret bürümüş bir cinayet şebekesinin elinde Gazze, 42 bin masum insanın katledildiği büyük bir imha kampına dönüşmüştür. Tüm insanlık adına utanç verici bu tabloya rağmen bazı ülkeler İsrail'e destek vermeye, finansal veya askeri destek sağlamaya devam ediyor. Diğer bazı ülkeler de susmak suretiyle bu insanlık suçuna, bu vahşete maalesef ortak oluyor. Bu önemli günde şunu bir kez daha açık açık söylemek isterim; ne yaparsa yapsın İsrail, er ya da geç durdurulacak. Kendini dev aynasında gören Hitler nasıl durdurulduysa Netanyahu da aynı şekilde durdurulacak."
"İSRAİL GÖZÜNÜ TÜRKİYE'YE DİKECEK"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail'in Hamas'ın defalarca kabul ettiğini açıkladığı ateşkese icbar edecek, zorlayıcı hiçbir adım atılmadığını belirtti. İsrail'in ses çıkartılmadıkça işgal, istila ve katliam politikasını pervasızca devam ettireceğinin altını çizen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Susmak, vahşeti görmezden, duymazdan gelmek hiç kimseyi, hiçbirimizi, bölgedeki hiçbir ülkeyi bu soykırım şebekesinin saldırganlığından kurtaramayacak. Bu tembelliğin, bu ataletin, bu tepkisizliğin, duygusuzluğun sona ermesi için Türkiye olarak hakkı cesaretle söylemeye, hakkı savunmaya, zalimler karşısında dimdik durmaya devam edeceğiz. Siyonist lobinin şahsımızı ve hükümetimizi hedef alan itibar suikastlerine asla boyun eğmeyeceğiz. 'Vadedilmiş topraklar' hezeyanıyla hareket eden İsrail yönetiminin, tamamen dini bir fanatizm ile Filistin ve Lübnan'dan sonra gözünü dikeceği yer, açık söylüyorum, bizim vatan topraklarımız olacaktır. Şu anda bütün hesap bunun üzerindedir. Türkiye içindeki bazı İsrail dostlarının, bazı siyonist severlerin, gönüllü veya paralı siyonizm propagandası yapan aparatların anlamadığı işte budur."
"ANTAKYA İLE GAZZE ARASI, ANKARA İLE AYDIN ARASI KADARDIR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Netanyahu hükümetinin, Anadolu'yu da içine alan bir ham hayal kurduğunu ve ütopya peşinde koştuğunu kaydederek, "Bu niyetlerini çeşitli vesilelerle ifşa etmektedir. 7 Ekim'den beri yaşanan her gelişme, bu tehdidin boyutunu biraz daha artırmaktadır. İsrail'in, Filistin ve Lübnan'daki saldırılarını çok yakından takip ederken, Irak'ın ve Suriye'nin kuzeyinde, bölücü örgütü maşa olarak kullanmak suretiyle, nasıl birer küçük uydu yapı kurmak istediğini de çok net görüyoruz." diye konuştu.
Hatay'ın Yayladağ ilçesindeki Suriye sınırından Lübnan sınırının 170 kilometre uzaklıkta olduğunu; Türkiye-Lübnan arasındaki mesafenin ise sadece 2,5 saatte katedilebildiğini anlatan Erdoğan, "Antakya ile Gazze arası, Ankara ile Aydın arası kadardır. Yani işgal, terör, saldırganlık hemen yanı başımızdadır. 'Türkiye İsrail'in yanında dursun.', 'Türkiye bu işlere karışmasın.', 'Türkiye tarafsız olsun.' diyenlere sesleniyorum, özellikle 'Hamas bir terör örgütüdür.' diyenlere sesleniyorum, 360 gündür yaşanan barbarlığı 7 Ekim vakasıyla meşrulaştırmaya çalışanlara sesleniyorum: Karşımızda hukukla mukayyet bir devlet değil, kandan beslenen, işgalle semiren bir katil sürüsü var." ifadelerini kullandı.
"BEDELİ HER NE OLURSA OLSUN TÜRKİYE, İSRAİL'İN KARŞISINDA DURMAYA DEVAM EDECEKTİR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, karşılarında tüm bölgeyi ateşe atmaya niyetli ve gözü dönmüş bir işgal şebekesi olduğunu vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Karşımızda sadece Müslümanlara değil, Yahudiler arasında dahi ayrım yapan ırkçı bir Apartheid rejimi var. Böyle bir katliam şebekesi karşısında, zerre miskal vicdan taşıyan hiç kimse sessiz kalamaz. Yanı başınızda çocuklar katledilirken, yanı başınızda uçaklardan sivil halk üzerine bombalar yağarken, sessiz, tepkisiz, hatta tarafsız kalmak, açık söylüyorum, suça ortak olmaktır. Buradan tam 360 gündür üç maymunu oynayanlara bir kez daha soruyorum; Çocuklarınızın gözüne yarın nasıl bakacaksınız? Aynada kendi gözlerinize nasıl bakacaksınız? Filistin, Lübnan güvende değilse, kendinizin güvende olabileceğine gerçekten inanıyor musunuz? İsrail saldırganlığı, her fütursuz açıklamayla görüyoruz ki, Türkiye'yi de içine almaktadır. Vatanımız için, milletimiz için, bağımsızlığımız için, bu saldırganlığa, bu devlet terörüne, elimizdeki her imkânla karşı durmayı sürdüreceğiz."
Türkiye'nin, bedeli her ne olursa olsun, İsrail'in karşısında durmaya, dünyayı da bu onurlu duruşa çağırmaya devam edeceğini vurgulayan Erdoğan, "İnsanlığın ortak değerlerine saldıranlar karşısında bir 'insanlık cephesinin' kurulması için Türkiye elinden geleni yapacaktır, bunda da sonuna kadar kararlıdır. Gazze'de soykırım yapılırken, Batı Şeria'da barış ve huzur olduğuna mı inanıyorsunuz? İsrail sadece Gazze'ye değil Batı Şeria'ya, İran'a, Yemen'e, Suriye'ye de saldırıyor, Mısır ile yapılan anlaşmaları alenen ihlal ediyor. Mısır'la, Irak'la giderek güçlenen ilişkilerimizin, Suriye'yle artan diyalog arayışımızın, bu bağlam içinde okunmasını özellikle tavsiye ediyorum. Türk dünyasıyla ve Türk Devletleri Teşkilatı'yla bağlarımızı yine bu anlayışla sürekli tahkim ediyoruz. Savunma sanayinde, güvenlikte, terörle mücadelede ve dış politikada stratejik hamlelerle ülkemizin caydırıcılığını güçlendiriyoruz." değerlendirmelerinde bulundu.
"İSRAİL'İ BURADAN ÇOK NET BİR ŞEKİLDE UYARIYORUM"
Fitne girişimleri karşısında millet olarak, "iç cephelerini" sağlam tutmaya gayret etiklerini belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"Şunun artık idrak edilmesi ihtiyaçtan öte bir zarurettir; bugün, İsrail saldırganlığı karşısında, içeride ve dışarıda çatışma alanlarının değil, uzlaşma alanlarının öne çıkması gerekiyor. İsrail bölgeyi tehdit etmeyi sürdürdükçe Türkiye de bölge halklarının, özellikle milletimizin güvenliği için öncü olmaya, yapıcı, uzlaştırıcı, birleştirici olmaya ısrarla devam edecektir. Bu vesileyle Filistin davasına sahip çıkma noktasında tam bir mutabakat içinde hareket eden Meclis'imize ve siyasi partilerimize şükranlarımı sunuyorum. İşgal güçlerinin en modern ölüm makinelerine rağmen doğdukları toprakları kahramanca savunan Filistin'in yiğit evlatlarını bugün bir kez daha saygıyla selamlıyorum. İsrail'i de buradan çok net bir şekilde uyarıyorum: Lübnan'a kara harekatının sonuçları, geçmişteki işgallerine benzemeyecektir. Savunmasız, izole, bütün dünyadan yalıtılmış bir Gazze savunması ile Lübnan'ın savunması aynı olmayacaktır. Birleşmiş Milletler başta olmak üzere tüm devlet ve uluslararası kuruluşlar, daha fazla vakit kaybetmeden, daha fazla kadın, çocuk ölmeden İsrail'i durdurmalıdır. İslam dünyası, aynı şekilde vatan savunmasında mutlaka Lübnan halkı ve hükümetinin yanında olmalıdır. Biz, Türkiye ve Türk milleti olarak bu zor günlerinde Lübnanlı kardeşlerimizi asla yalnız bırakmayacak, tüm imkanlarımızla kendilerini destekleyeceğiz."
"MECLİS'İMİZ SAĞDUYU, UZLAŞMA İÇİNDE HEM ÜLKEMİZE HEM DE COĞRAFYAMIZA YOL GÖSTERİCİ OLACAKTIR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, TBMM'nin sadece Türkiye'nin değil, geniş bir coğrafyadaki mazlum halkların da umudu olduğunu söyleyerek, "Üzerinizdeki yük, üzerinizdeki sorumluluk ağırdır. Tarihten devraldığınız miras ve tecrübe ile bu yükü hakkıyla taşıyacağınıza olan inancımız, bizim de milletimizin de tamdır. Çevremizde bir canavar kontrolsüzce büyürken; yanı başımızda katliamlar, kanlı soykırımlar yapılırken; yanı başımızda sınırlar yeniden çizilmeye çalışılırken; küresel sistem kökten sarsılırken Meclis'imiz, vakar, sağduyu, uzlaşma içinde hem ülkemize hem de coğrafyamıza yol gösterici olacaktır." diye konuştu.
İktidar ve muhalefetiyle Meclis'in millete güven, hasımlarına ise korku verecek bir atmosferde çalışmasının böyle bir dönemde elzem olduğunun altını çizen Erdoğan, "Meclis'teki uyum, mutabakat, karşılıklı saygı çerçevesinde tartışma ve istişare buradan sokağa yansıyacak, ülkenin huzur ve emniyetine kapı aralayacaktır. Meclis'imizin yeni yasama yılının yeni bir işbirliği ruhuna öncülük etmesi, Türkiye Cumhurbaşkanı olarak en samimi temennimdir." ifadelerini kullandı.
TBMM BAŞKANI KURTULMUŞ: İSRAİL'İN HEDEFİNDEKİ ÜLKELERDEN BİRİ DE TÜRKİYE
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş ise, açılışta yaptığı konuşmada yeni yasama yılının hayırlı, uğurlu ve milletin hayrına çalışmalara vesile olması temennisinde bulundu.
İsrail'in saldırgan ve sınır tanımaz tutumunun, bölgedeki bütün ülkelerin egemenliğini ve toprak bütünlüğünü tehdit edecek bir seviyeye ulaştığını dile getiren Kurtulmuş, sözde dini itikat sonucu Nil'den Fırat'a kadar bütün coğrafyayı kontrolü altına almak isteyen gözü dönmüş çetenin hiç şüphesiz hedefinde bulunan ülkelerden birinin de Türkiye olduğunu kaydetti.
Kurtulmuş, Türkiye'nin hem Filistin meselesinde barışı sağlayacak perspektifi koruması, ondan da önemlisi İsrail'in saldırgan tavırlarını önleyecek programları ortaya koymasının şart olduğunu vurguladı.
Gazze meselesinin başından itibaren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın öncülüğünde devlet ve milletin birlikte hareket ederek, İsrail saldırganlığının durdurulması, Filistin halkının barış içinde yaşayacağı ortamın tesis edilmesi için her türlü gayreti sarf ettiğini belirten Kurtulmuş, "Bir kez daha ifade etmek isterim ki, Filistin davası artık sadece Filistinlilerin davası olmanın çok ötesinde, bütün bölge halklarının, vicdan ve insaf sahibi bütün insanlığın ortak davası haline gelmiştir. Bunun için TBMM'e olarak bu saldırganlığa, bu durdurulamaz İsrail vahşetine karşı her alanda mücadele etmeye kararlıyız ve sonuna kadar mücadele edeceğiz." dedi.
Kurtulmuş, yeni yasama döneminde de Meclis'e büyük sorumluluklar düştüğünü ifade ederek, şöyle devam etti:
"Milletimizin hayrına olacak yasa çalışmalarına hep beraber katkı vereceğimiz gibi Türkiye'de önemli bir merhaleyi aşacağımızı ümit ettiğimiz yeni Anayasa çalışmalarıyla da demokrat, katılımcı, kuşatıcı, özgürlükçü ve güçler ayrımını esas alan yeni bir anayasa ile Türkiye'ye nefes aldırmak da mümkün olacaktır. Yine aynı şekilde Meclisimizin üstüne düşen önemli ödevlerden birisi de gerçekten etkin ve kaliteli bir yasama sürecinin ortaya çıkması ve yasama kalitesinin artırılması için Meclisin çalışmalarını daha ilerleteceğini düşündüğümüz çağdaş bir İçtüzüğün yapılabilmesi için de siyasi partiler olarak bir araya geleceğiz."